Güneş’in kırmızı cüceye dönüşme sürecinden sağlam çıksa bile, Dünya kötü sondan kaçamayabilir
Beyaz cüce yıldızlar üzerine yapılan bir araştırma, muhtemelen insanlığı etkilemeyecek olsa da Dünya’nın geleceği için bazı üzücü haberler içeriyor. Bu araştırmaya göre Dünya, Güneş’in en büyük hacme ulaştığı dönemde yok olmasa bile, bir gün Güneş’in dönüşeceği cisim tarafından parçalanabilir.
Güneş, ara sıra çok büyük parlamalar yaşasa da genel olarak oldukça kararlı bir yıldızdır. Dünya’da yaşayabiliyor olmamızı da bu kadar kararlı olmasına borçluyuz, ama sonsuza kadar bu kararlı varlığını sürdüremeyecek. Kendi büyüklüğündeki tüm yıldızlar gibi güneş de bir kırmızı deve dönüşecek ve sonra çökerek beyaz bir cüce haline gelecek. Kırmızı devler önceki yıldızlara göre o kadar fazla ısı yayıyorlar ki, bu aşamanın başlangıcı bile Dünya’yı yaşanamaz hale getirmek için yeterli olacak. İnsanlık olarak bu aşamada Dünya’daki varlığımızı sürdürebilmemiz şaşırtıcı derecede düşük bir ihtimal olmasına rağmen, o zamana kadar gezegenimizi ve kendimizi kendi ellerimizle yok etmek yerine başka bir gezegende kendimize bir yuva bulmuş olacağımızı ümit edebiliriz.
Güneşimiz bir kırmızı deve dönüştüğünde Dünya yaşamı destekleyemeyecek olsa da, gezegenin kendisinin hayatta kalıp kalmayacağı, belki de uzak bir gezegende yaşamaya devam edenlerin dönüp bakabileceği bir anıt olup olmayacağı konusunda hala tartışmalar var. Dünya’nın durumu tartışma konusu olsa da, Merkür ve Venüs kesinlikle Güneş tarafından yutulacak gibi gözüküyor. Ancak şimdi yeni araştırmalar, Dünya bu kırmızı cüce aşamasından sağlam çıkmayı başarsa bile, bunun karşı karşıya olduğu tehditlerin sonu olmayacağını öneriyor. Görünene göre, bazen ölü yıldız olarak da adlandırılan beyaz cüce aşaması kendi risklerini de beraberinde getiriyor.
Dünya gezegenini neler bekliyor?
İngiltere’deki Warwick Üniversitesi’nden Profesör Boris Gaensicke ve Tayland’daki Naresuan Üniversitesi’nden Dr. Amornrat Aungwerijwit, uzun yıllar boyunca üç beyaz cücenin gözlemlerini bir araya getiren bir ekibe liderlik etti. Her yıldızın parlaklığında, yutulan nesnelere atfedilen değişiklikler buldular ve bu süreçte toz patlamaları buldular.
Her ne kadar beyaz cüceler önceki yıldızlardan daha az kütleye sahip olsalar da, kütlelerinin bir kısmı ile beraber hacimleri de ciddi oranda azaldığı için o kadar yoğundurlar ki, çevrelerindeki çekim alanı çok daha yoğundur. Aungwerijwit yaptığı açıklamada, “Önceki araştırmalar, asteroitler, aylar ve gezegenler beyaz cücelere yaklaştığında, bu yıldızların devasa kütle çekiminin bu küçük gezegen gövdelerini giderek daha küçük parçalara ayırdığını göstermişti” dedi.
Bu süreç sırasında, yıldızları geçici olarak gizleyen toz ortaya çıkıyor. Aynı zamanda beyaz cücelerin dış katmanlarının bileşiminde de değişikliğe yol açarak tüketilen nesnelerin yapısını belirlememize yardımcı oluyor.
Gaensicke, “Her birkaç saatte bir beyaz cücenin etrafında dönen asteroitlerin, belki uyduların ve hatta gezegenlerin kalıntılarını tespit edebildiğimiz basit gerçeği oldukça akıllara durgunluk verici, ancak çalışmamız bu sistemlerin davranışlarının, sadece birkaç yıl içinde, hızla gelişebileceğini gösteriyor” dedi ve devam etti: “Çalışmalarımızda doğru yolda olduğumuzu düşünsek de bu sistemlerin kaderi hayal edebileceğimizden çok daha karmaşık.”
Hedeflenen üç yıldızdan biri sabitti, ancak görünüşe göre on yıldan fazla bir süre önce yaşanan felaketin ardından toparlanma sürecindeydi. İkinci yıldız yavaş bir şekilde parlaklaşıyordu ancak 2015’teki önceki gözlemler kaotik dalgalanmalar yaşandığını bulmuştu. Üçüncü yıldız ise en gizemli olanıydı ve birkaç ayda bir yaşanan dönemlerde dakikalar içinde görülebilen değişikliklerle kararıyordu. Yazarlar, “Bu uzun vadeli değişiklikler, bir gezegenin devam eden bozulmasının veya birden fazla parça arasındaki çarpışmanın sonucu olabilir; her ikisi de toz üretiminin geçici olarak artmasına neden olabilir” diye yazıyor.
Bu yıldızların da yaşamlarının kırmızı dev döneminde etraflarındaki alanları temizledikleri kolaylıkla varsayılabilir. Sonuç olarak, şu anda toz haline getirilen nesnelerin Mars veya asteroit kuşağı gibi daha uzak yörüngelere sahip oldukları tahmin ediliyor. Beyaz cüce aşaması başladıktan sonra, bir şey bu nesnelerin yörüngelerini bozmuş ve onların ölü yıldıza yeterince yaklaşmalarına ve yerçekiminin etkilerine maruz kalmalarına neden olmuş olmalı.
Bu tür bozulmalara tam olarak neyin sebep olduğu bilinmiyor, ancak bu yıldızların her birinin şu anda bile etraflarındaki cisimleri tüketmeye devam ediyor olmaları, bunun yaygın bir süreç olduğunu gösteriyor. Bu çalışmadaki beyaz cüceler rastgele örnekler değil. Yazarlar, herhangi bir anda beyaz cücelerin kayda değer bir yüzdesinin etraflarındaki cisimleri parçaladığını ve muhtemelen çoğunun, daha uzun zaman aralıklarında bunu yaptığını öneriyorlar.
Eğer Dünya Güneş’in kırmızı dev aşamasından sağlam çıkmayı başarırsa, bazı önemsiz asteroitlerden çok daha büyük bir hedef haline gelecek ve dolayısıyla yörüngesini bozmak daha zor olacak. Ancak, bu noktada en içteki yörüngeye sahip olan cisim olarak yıldızın değişen çekim alanının etkilerini en yoğun hisseden ve en büyük riske sahip olan cisim olacaktır.
Çalışma Monthly Notices of the Royal Astronomical Society üzerinde yayınlandı.